Hani bir zamanlar gönüllerimizi fethetmiş filmler vardı. Aşkların en güzelleri yaşanır ancak ne bir öpüşme ne de sevişme sahnesi olurdu. Zaten bizde aramazdık öyle şeyleri. Çünkü verilmek istenen duygu çok güzel anlatılmış olurdu. Bir gişe kaygısı yüzünden cinsellik ön plana çıkarılmazdı.

Böyle düşündüğüm zaman aklıma “My Sassy Girl, Windstrack” geliyor. İşte “Bangkok Traffic Love Story” de bu tür filmlerden. Hani bu bahsettiğim filmler kadar olmasada hakkı yenilmeyecek derece.

Konusuna kısaca değineyim. Kızımızın tüm yakın arkadaşları evlenmiştir. Geriye kalan son bekar dostu da evleniyordur. Arkadaşının düğününde içkiyi fazla kaçırıp aşırı duygusallaşan Mei Li düğünü birbirine katar. Düğün sonrası tam ayıkmadan arabaya biner ve malum sonuç. Kızımız şanslıdır ki yaptığı trafik kazasında ne kendi ne de başkaları yaralanır ayrıca ilk görüşte aşık olur. Ona göre bu adam yani Loong hayatının aşkıdır. Şans eseri bir kez daha karşılaşırlar. Bizimkinin eli ayağına dolaşır tabi. O günü atlattıktan sonra akşam işten dönerken tekrar bu beyefendi ile karşılaşır. Ancak Mei Li ilişkiler konusunda pekte tecrübeli değildir. Her şeye rağmen bizimkiler tanışırlar – hatta bunda Mei Li’nin sakarlıkları baya etkilidir- konuşurlar ve kızımızın aşkı gitgide büyür. Fazla aceleci, saftirik ve ilişkiler konusunda tecrübesiz kızımız ne yapacağını, nasıl davranacağını bilmezken bir de kendine istemeden de olsa rakip kazanır. İşte bundan sonra komik, yer yer hüzünlü ancak genel anlamda romantik filmimiz başlar.

Tayland yapımlarına öyle aman aman bir düşkünlüğüm yoktur benim. Hatta çoğu zaman dönüp bakmam bile. Fakat “Lee” sayesinde bir izleme dürtüsü ile doldum. İzlediğime de pişman olmadım. Konuşmalarına alışamamış olsam da film bunu arka plana atmayı başardı. Kızın da şirinliği ile –Bir şekilde empati kuruyorsunuz- bağlanı verdim.

Filmin içindeki parçalarda inanılmaz güzeldi. En çok otelden, arkadaşının düğününden ayrılırken çalan parçanın sözlerini çok sevdim.

Yine hiç bilmediğim bir şey öğrendim. Bunların bir bayramları var. Üç gün sürüyor. Bu süre zarfında çoluk çocuk sokaklara çıkıp su savaşı yapıyorlar. Muhteşem eğlenceli geldi bana. Gerçi su tasarrufu yapılması gereken şu zamanlarda pekte iyi bir aktivite olmasada bir zamanlar lisede yaptığımız daha sonrada müdürün odasına gitmek zorunda kaldığımız zamanlar aklıma geldi. 🙂

Bir birleri ile oynadıkları oyunda çok güzeldi. Zaman zaman arkadaşlarla takılırken ortama sessizlik çöktüğünde yaptığımız birşeydi bu. Pek bir tanıdıktı yani. Örneğin: “! ay hapisanede mi kalmayı yoksa bir evsizin ayağından çikolata yalamayı mı tercih edersin?” Tabi bu biraz iğrenç oldu ama biz böyle oynuyoruz o oyunu 🙂

Son olarak diyorum ki: İzleyin dostlar sizde pişman olmazsınız. Şimdiden iyi seyirler.