Ya aslında inanır mısınız bu yazıyı yazmak hiç içimden gelmiyor. Ancak yazmamakta ayıp olur diyorum. Beni finali daha doğrusu bitişi ile depresyona sokan nadir dizilerden kendisi. Şuan acilen başka bir diziye başlamalıyım  yoksa kurtulamayacağım.

Reytingleri açısından bakıldığında öyle çok bir olay yaratmamış ancak Astrea’ya da bunu söylediğimde aynı anda Playful Kiss ve Gumiho’nun da yayınlanmaya başlandığını söyledi. 3 dizi içinde şanssızlık olmuş. Fakat bu diziye ayrı bir şanssızlık çünkü daha fazlasını hak ediyor bence.

Kısaca konudan bahsedeyim. Aslında klasik erkek kılığına giren bir kız hikayesi. Ancak önem kazanan bu değil. Bunun üzerinden pek gitmiyorlar. Daha çok saray içi entrikaları eğlenceli kılmaya yaramış. Sınıf farklarının olduğu, kadınlara sadece hizmetçi ve eğlendiri kişi olarak bakan bir toplumu anlatıyor. Ayrıca tüm bunlara son verebilecek “Sözlerin Altın Asması” adında aranan bir mektup var dizide. Tüm bunların etrafında dönen bir dizi ancak dediğim gibi öyle güzel işlenmişki siz dizinin tarihi olduğunu bile anlamıyorsunuz. Yani tarihi dizi izleyemem diyenlere duyrulur.

(Ay çok zorlanıyorum yenim ederim. Ben hiç bitmesin istiyordum)

Önce hemen karakterlere el atayım. Genel anlamda karakterlerden şöyle bahsedebilirim; Birbirlerine inanılmaz derecede yakışmışlardı. Öyle güzel bir cast olmuşki uyumları diziyi izlemenizin en büyük etkeni olacak.

Baş Karakterlerden

Kim Yoon Shik/Kim Yoon Hee (Park Min Yeong): Babasını küçük yaşta kaybetmiş bir kız. Ailesinin borcu var ve erkek kardeşi hasta. Küçüklüğünden beri (Hem para kazanmak için hemde sevdiği için) aslında kadınlara uygun görülmeyen edebiyatla, güzel yazı ile şiir ile ilgileniyor. Hatta bir kitapevinde bu iş ile para kazanıyor. Birgün daha fazla para gerekince diziyede adını veren Sungkyunkwan akademisi sınavlarına giren adaylara kopya satma onların yerine sınava girme kararı alıyor. Ancak daha ilk denemesinde yakalanıyor. Üstelik yakalndığı kişi 3. Başbakanın oğlu. Bu yakalanış ilk olarak kötü görünsede onun Sungkyunkwan’a girmesine vesile oluyor. Yalnız o her ne kadar erkek kılığında olsada bir kız ve bu akademiye kadınların girmesi tamamen yasak. (Ne zaman bu yasaklar senarisleri durdurdu ki 😀 ) Zaten zeki bir kız onun için çok zor olmuyor. O güzel yüzü kralın bile dikkatini çekiyor. En güzelide vıcık bir karakter değil. Akademi yüzünden aptal bir esas kızda görmediğimizden bu kız tatmin edici 😉 Birde Lee Seon Joon ile yani onu sınavda yakalayan 3. Başbakanın oğlu ile oda arkadaşıdır işte olay mahali 😀

Lee Seon Joon ( Micky Yoochun DBSK): Kendisi kitap kurdu olmakla birlikte birde 3.Başbakanın oğludur. Babasının gücünden yararlanmak istemez kendi çabası ile başarıya ulaşmak ister. Amacı olan bir insandır, soğuk nevaledir, yüzünde pek mimik görmeyiz.(En başlarda tabi sonrasında….hehe şirin baya şirin ;)) En önemli özelliği ise bizim kızı sınavda  yakalayan şahsiyettir ayrıca onun akademiye girmesine vesile olmuştur. Birde unutmamak gerekir ki kendisi “Noron*“dur hayır “Moron” değil 🙂 Aslında bu soydan olmasına rağmen diğerleri gibi bu gücünü kuvvetinide kullanmaz. Zaten onun için sınıf ayrımı gereksizdir. O yeni bir krallık olabileceğini ve o krallıkta herkesin eşit yaşayacağını düşünmektedir. Elinden geldiğincede kendi kuralları ile prensipleri ile bunu başarmak istemektedir. ( Hehe “Neyim dememeli ne olcağım demeli” diye boşuna söylememişler bakın bakalım o prensiplerden kaçı ayakta kalacak 😉 ) “Aşk sen nelere kadilsin” 🙂

*En üst sınıftır. En başta sınıfların olduğu bir toplum demiştim işte Noron’lar en üst sınıf oluyorlar. Onlardan sonra “Soron” sonrasında da en aşağı tabaka “Namin” Bu grupların arasındaki çekişmeleri diziyi izlerken bolca göreceksiniz şimde “İp” lemeyin derim 😀

Goo Yong Ha (Song Joon Ki): Onun adı bu O “Go Yong Ha” 🙂 Sungkyunkwan Akademisinin “Muhtarı” olur kendisi 😀 O herşeyi bilir, anlar, çakar ondan birşey saklayamazsınız kolay kolay ama onun sakladığı özel bir sırrı vardır. Eğer eğlendiremezseniz yanınızda tutamazsınız. Eğlence nerdeyse O ordadır 😀 Takma adı “Yeorim” dir ki Yeo -Kadın Rim- Çok- demektir sonuna kadar doğrudur tam bir kadın avcısıdır. Bir kadını metreler ötesinden tanıyabilir. Benden süslü bir insandır – O ne kıyafetler Hacı!! 🙂 –  kendisi hatta herhangi bir kadından daha süslü diyebiliriz aslında Giesengler-Heralde böyleydi-(Nasıl açıklasam konsomatris  diye biliriz) bile yanında sönük kalır 😀 Forma anlayışı yoktur. Asla sıradan olamaz 😉 En sevdiğim karakterlerdendi. Bir kere adamda mimik denen birşey vardı. El,kol hareketleri, sivri zekası bir numaraydı. Kim Yoon Shik’in hatun olduğunu ilk anlayan oydu. Az üzerine gitmedi hani ancak azda yardım etmedi 😉 Zaten Joong Ki hastasıyımdır taaaa “Frozen Flower” filminde gözüme kestirmiştim kendisi nerelere geldi. Dahada görmek isterim. Bu rolü ona çok yakıştırdım şahsen 😉

Son olarak Moon Jae Shin (Yoo Ah In) : Kendisi bir Soron’dur. Akademideki 3. senesidir hala 1. sınıftadır 😀 Artık bu sende kalırsa atılacaktır aslında zaten onun umrunda değildir atılıp atılmamak. Gerçi o pek birşeyi sallamıyor. Abisinin ölümünden sonra hırslanmıştır Noron’lara düşmandır. Abisinin ölümünü araştırıp “Sözlerin Altın Asması”nı aramaya başlamıştır hatta bölümlerde onun karizması ile burnum az kanamadı. Süper ötesi bir karakterdir. Evet biri daha 😉 Takma adı vardır Geol Oh “Çılgın At” manasında. Süreki tekme tokat girişme potansiyeli olduğundan kanımca verilmiş bir lakaptır bu 😀 Ancak yanakları sıkılmalık bir karakterdir. Kim Yoon Shik ve Lee Seon Joon ile oda arkadaşıdır bu arada. Zaten evladımızıda severim Yoo Ah In’ninde bendeki yeri ayrıdır. “Antique Bakery” den beri. Bu dizi ile daha iyi yerlere geleceğini düşünüyorum.

Evet ana karakterler bittiğine göre şimdi gevezeliğe başlayabilirim – Hayır henüz başlamamıştım 😀 –

Baş karakterlere bayılmanın yanında yan karakterleri ilede kendimden geçirdi beni. Sürekli elinde yemek için birşeyler olan şahıs, “Konfüçyüs derki; Bla bla bla” diye dolaşan öteki şahsiyet ve daha ilk günden milleti profesör olduğuna dair kandırabilecek yaşlılıktaki bir diğer şahsiyet topluluğuna çok güldüm. (Nasıl bir anlatım ama isimlerini hatırlamıyorum zaten gerekte duymuyorum en belirgin özellikleri bunlar yetmez mi 😀 ) Hele Yaşlı olanı kadın kıyafeti giydi ya yerlerde yuvarlandım 😀

Baba karakterlerden Profesör Jung öğretmenliği ile babalığı ile süperdi. Aklıma hep sevdiğim hocalarım ve yaşadıklarımız geliyor bu gibi durumlarda benim için güzel oluyor 😉

Kim Yoon Shik ‘in aptal bir kız olmayışı çok süperdi. Sonunda hayallerimdeki zeki esas kız ile karşılaştım. Zekiliğinin yanında, kandırılamaması, herşeyin bilincinde olması, cesareti bana ilk karşılaştığımızda “Evreka Anı” yaşattı çok mutlu oldum. E birde şirin mi şirin bir kız olunca daha bir sevdim yani 😉

Aslında ben ilk Lee Seon Joon’dan öyle aman aman hoşlanmadım. E neden hoşlanayım ki deli gibi. Onun yerine Yeorim var Geol Oh var Lee Seon Joon da kimmiş 😀 Yalnız yumuşaması uzun sürmedi, itirafını süründürmedi ya sırf bu yüzden sevdim. Hele ikili itiraflar ve sonrasında sırrın açığa çıkışı ile erkekliğini göstermesi süper ve düper hoşuma gitti. Kıskanç , Haşin erkek 😀

Yeorim(böyle demek daha hoşuma gidiyor adını sürekli unuttuğumdan değil ;P ) yani Goo Yong Ha(kopya çektim :)), şebek insan aynı benim gibiydi. Sürekli gülen bir şahıs bu. Bende de sürekli bir gülümseme vardır oda öyleydi. Tonlamaları , o elinden düşürmediği yelpazesi, giydiği kıyafetler nasıl şirin birşeydir 😀 Vurdumduymazlığının altında yatan bir sevgiye muhtaç insan hissettim ki belkide bu nedenlede bu karakteri sevdim. Huylu huyundan vazgeçmiyor ya Goo Yong Ha’da işte o huylulardan 😀 “Gittikçe daha eğlenceli oluyor” 😉

Adamım Geol Oh, Moon Jae Shin beni en çok güldüren karakterlerdendi. Allahım eğer bu adam hıçkırıyorsa bilin ki etrafta hatun var. Öyle şirin bir ayrıntı ki oda arkadaşı Kim Yoon Shik’in hatun olduğunu öğrendiğinde o odada hıçkırığını durdurmak için ağzına mendil sokması beni sandalyemden düşürdü :D:D Benim izlemeyi sevdiğim tipte bir karakterdi. Sert abi ancak yumuşak kalpli 😉 Bayılıyorum ben böyle tiplere ya! Herkes benim için dua etsin el elden bulalım bana birtane böylesinden olur mu ;):D

Bakın o koskaca dizide (aslında hiçte koca değil daha bir koca olmalıydı 😦 ) beni uyuz eden tek bir konu vardı 😀 Gülüyorum bakın söyleyince sizde güleceksiniz. Hani her zaman bir karakteri daha çok seversin ya ben bu dizide bir türlü karar veremedim ya Yeorim mi Geol Oh mu? Papatya falları yaptım falan sonuç olamadım en son Astrea ile karar verdik birini sağımıza birini solumuza alacağız 😀 Ancak dizi boyunca benim için sorun oldu. Hehehehe saçmalamıyorum çok ciddiyim. İzleyinde görün bakalım karar verebilecek misiniz? 😀

Kötü Kedi Şerafettin 😀

Birde dizi de daha ilk melodisi ile Tearliner’ın olduğunu anladığım bir parça çıktı karşıma. Benim hastalığımı biliyorsunuzdur belki o gruba karşı fazlasıyla bir sevgi besliyorum 😉 OST’sinde kesinlikle olacaktır dedim. Ancak bir sabır ile dizi bitene kadar bakmadım. Diziciğim, canımcığım bitince ost’ye baktım ki ne göreyim parça içinde yok “Benim kayıp OST’m” ah canım çıldırışlardayım. Bir kaç araştırmadan sonra gerçekten parçanın Tearliner’ın olduğunu öğrendim daha da bir yıkıldım çünkü artık kesinlikle bulmalıyım. Adı: Nabillere imiş. Bir Allah’ın kulu bulabilirde bana ulaştırırsa nasıl memnun olurum bilemezsiniz. Bakın buda parçanın geçtiği kısımlardan biri Buyrun lütfen bir göz atın 😉

Sen Neymişsin Be Hatun Cho Sun!

Yani ben bu diziyi aşırı derecede sevdim. Herkese öneririm. Özellikle tarihi olduğu için izlemeyecek olanların başına taş atalım ki olmadığını anlasınlar. Evet Joseon Hanedanlığında geçiyor, eski kıyafetler var falan ancak şu 4 karakter artı zibilus birçok karakter ile birlikte inanılmaz keyif verici birşey ortaya çıkıyor. Mekanları, renkleri ve müzikleri çok çok güzel. Hiç birşeyin öyle cıvıklaştırılıp, uzatılmadığı bir dizi haberiniz olsun. Böylelerini seviyoruz biliyorsunuz. E bir çok yakışıklıda var, kızda çok şirin bence herkesi çekecek bir yönü var yani.Ya düşünün ben bitmesin diye ağlayacaktım yani. Hoopp diye bir bitti ben dona kaldım resmen. Hatta diziyi izlerken “Ben bunun hakkında post hazırlamak istemiyorum çünkü bitsin istemiyorum” diye düşünüp durdum. Yani “Sonu gelsede ne olacak bir görsek” demedim hiç. Öyle alıp götürüyor ki.

Birde keşke korece bilseydim dedim. Edilen laflar, yazılan şeyler eminim o zaman dahada bir zevk verecekti. Tek bir kelime ile -onların yazılarına göre sembol desem daha doğru olur heralde – sembol ile yapılan kelime oyunları, cümledeki anlamın değişimi çok güzel olmuştu. Öyle işte ;

Zambaklık etmeyin izleyin!! 🙂

Bu fotoğrafıda koymadan edemedim. Efendim bizim Sungkyunkwan ekibi “Cuma” ya giderse ne olur? Buyrun böyle olur 😀

PS:Gönülsüz bir şekilde anca bu kadar anlatabildim dostlar kusuruma bakmayın. Gerçekten bitmesini istemediğim bir dizi oldu. Baya sarsıldım terapi olur mantığı ile birde uzun zamandır birşey yazmadığımdan sol tarafımın yazmamaya el vermediğinde iki karaladım. İnşallah çok kapalı/açık bir yazı olmamıştır birde çorba yapmamışımdır.